Verus Magia | Role Play Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İtiraflar*

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeCuma 16 Ekim 2009, 17:03

Jacqueline kendini tam anlamıyla mutlu hissediyordu. Uzun zamandır bu kadar güldüğünü de hatırlamıyordu zaten. O’nu sandığından daha fazla özlemişti. Eski günlerdeki gibi, belki de dünyada en çok sevdiği insanla caddeleri arşınlıyor olmak onu baştan aşağı bir mutluluk krizine sokuyordu. Üzerinde binasının armasını taşıyan bir tişört olmasa, sokaktaki muggle olmayanlar onu rahatlıkla bir Hufflepuff sanabilirdi. Yüzüne yayılmış ve geçmeyecek gibi olan aptal gülümsemeyi yok etmeye çalıştı. Ellerindeki ağır poşetleri tartarak hissiz kollarını hareket ettirdi. Poşetlerin çoğunu Dylan taşıyordu ama elindeki birkaç tanesi bile Jacqueline’i altüst etmeye yetmişti. Önünde uzanan caddeye bakarak yürümeye devam etti. Ağır adımlarla yürüdükleri yolda karşıda çok hoş olduğunu inkar edemeyeceği bir cadı gördü. Muggle olmadığını anlamakta zorlanmamıştı çünkü yeşil gözleri çevreye kuşkucu bakışlar fırlatıyor ve uzun paltosunun cebinden belli ki asa olan bir şeyin sapı görünüyordu. O genç kadını Jacqueline fark ettiyse Dylan çoktan fark etmiş ve ona can yakıcı bir gülümsemeyle selam vermiş olmalıydı. Yüzünde muzip bir ifadeyle başını ağabeyinin tarafına çevirdi. Fakat onun gözlerinde olması gereken bakışların yerinde yeller esiyordu. Onun yerine gözlerini kadının biraz daha yukarısında bir noktaya dikmiş ve sanki başka şeyler düşünüyormuş gibi bir ifadeyle bakıyordu caddenin karşısına. Jacqueline büyük bir şaşkınlıkla, ama şaşkınlığını ona hissettirmemeye çalışarak başını çevirdi. Ne yani? Dylan’ı kadınlarla ilgilenmekten alıkoyabilecek ne gibi bir sorun olabilirdi ki? Yoksa biri mi vardı? Gözleri heyecanla açıldı. Zaten şüpheleniyordu bundan, şimdi emin olmuştu işte. Bazen onu bakışlarını uzaklara dikerek bir şeyler düşünürken yakaladığı da oluyordu. Şimdi yine aynısı olmuştu işte. Bedenini dikleştirdi ve devam etti. Yorgunluk ayak parmaklarından beynine kadar uzanıyordu vücudunda. Belli ki Dylan da yorulmuştu. Jacqueline’i iterek sağdaki kafeye yönlendirmeye çalışıyordu. Kolunu onun elinden kurtararak sinirli ama bir o kadar da mutlu bir ifadeyle konuşmaya başladı. “Teşekkür ederim, kendim yürüyebilirim!” Başını çevirip kafenin kapısını aralarken, yüzünü görmese de Dylan’ın arkasından onun taklidini yaptığını hissedebiliyordu. Hala iki çocuk gibi davranmayı becerebilen nadir ağabey-kardeş’lerdendi onlar… Çantaları yere fırlatırcasına atarak bulduğu en yakın masaya oturdu. Dylan’ın karşısına geçişini izledi. Derin bir nefes verdi ve ona olan anlık kızgınlığını unutarak konuştu. “Çok yoruldum!” O’nun söylemesi muhtemel olan alaycı ya da sinirlendirici sözlerini bekledi. Her şeye rağmen, bugün ondan şu “gizemli bayan”ı öğrenecekti. Mutlaka!..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeCuma 16 Ekim 2009, 17:19

Yine o günlerden biriydi işte. Sıkıcı, tekdüze ve klişeleşmiş olaylarla dolu... Güneşin yakıcı ışıkları, adeta beynine işlerken, birçok cadı ve büyücüyle dolu sokakta ilerliyordu. Yanında kardeşi, Jacqueline. Uzun zaman olmuştu birlikte vakit geçirmeyeli, hatta birbirlerini görmeyeli. İşini, farkında olmadan hayatının birinci sırasına yerleştirmişti. Bu da sevdiklerini, dostlarını, ailesini kısaca hayatını ihmal etmesine neden oluyordu. Özellikle kardeşini, iki yabancıymışçasına bu kadar az görmek... Canını adamakıllı sıkıyordu Dylan’ın. Özellikle anne ve babası Jack’i, kendisine emanet etmişken, kendisinin böylesine ilgisiz oluşu, kendini tam bir budala gibi hissetmesine neden oluyordu. Aslında bugünü birlikte geçirmeyi, bu nedenlerle çok istemişti. Artık kardeşini ihmal etmek istemiyordu ve etmeyecekti de! Göz ucuyla, yanında alev saçları güneşte iyice parlayan kardeşine baktı. Hogwarts’ta üçüncü yılına başlayacak olan kardeşine... İnanamıyordu onun bu kadar büyüdüğüne. Daha dün gibi hatırlıyordu, Jack’in donuk gözlerinin ardına sakladığı heyecanla okula başladığı ilk günü. Ama işte, Dylan o aptal lanetleri kırmakla uğraşırken, yıllar da geçip gidiyordu. Bir de şu gizemli cadı konusu vardı, beynini meşgul eden... Adını, mesleğini hiçbir şeyini bilmediği ama Gringotts’ta ilk gördüğünden beri aklından çıkmayan genç cadı... Çok istiyordu onunla tanışmayı. Hiç olmazsa görmeyi. Bunun bile yeteceğini düşünüyordu ama yanıldığını biliyordu. Ne zaman yetmişti ki zaten, genç ve güzel bir cadıya bakmak Dylan’a? Ama bu, öyle genç ve güzel diye sıfatlandırılacak bir güzellik değildi. Etkileyici ve hayran bırakıcıydı. Dylan, hiçbir bayana karşı böyle şeyler hissettiğini sanmıyordu. Bu onun için, garip ve içini kemiren bir ilkti. Sanki bu karmaşanın yükünü azaltacakmışçasına, başını silkeleyip yukarı kaldırdı. Ama bu boşunaydı tabi...

Sabahtan beri gezmekten ve her girdikleri yerden ellerine tutuşturulan poşetleri taşımaktan yorulmuştu. Yanında yürüyen Jack’in çıkardığı sıkıntı seslerine bakılırsa, iki kardeş de aynı sıkıntıdan muzdaripti. Bundan cesaret alan Dylan, kardeşinin kolunu yakalayıp, onu en yakınlarındaki cafeye sürüklüyordu. Şu an ihtiyacı olan tek şey, bacaklarını dinlendirecek bir yerdi. Bu kadar yorulduktan sonra, alışveriş saçmalığı umurunda bile değildi. Cafeden girerken, Jacqueline’nin sitem dolu davranışına gözlerini devirdi. Alışmıştı kardeşinin bu davranışlarına ve ne kadar aksini ifade etse de, seviyordu bu hareketlerini. Onun duyamayacağı bir ses ve aynı onunki gibi bir yüz ifadesiyle, “Kendim yürüyebilirim!” diye abartıyla tekrar etti. En sevdiği eğlencelerden biriydi bu: Jacqueline’yi sinir etmek! Kızıl saçlarla bezenmiş kafasıyla, “ben buradayım” diye bağıran kardeşini izledi Dylan, ayaklarını dengede tutmaya çalışarak. Kendini Jack’in karşısındaki sandalyeye atıp, derin bir iç geçirdi. Yorgunluğu, oturunca daha da belirginleşmişti. Kardeşinin yakınmaları üzerine, yorgunluktan kapanan gözlerini araladı hafifçe. Dudakları yarım bir gülümsemeyle kıvrılırken, kardeşiyle yaptığı ritüel muhabbetin etkisi gücünü yerine getiriyordu. “Sızlanmayı kes kızıl kafa! Dışarı çıkmak isteyen sendin.” Kızgınlıkla kısılan gözlerine baktı kardeşinin ve gülümsemesi iyice belirginleşti. Yanlarına gelen garsonu görünce, yüzü donuklaştı birden. Sadece yakınlarına sevecen olan yüzü, yabancılara karşı gayet soğuktu. Babası gibi... Siparişlerini verip, gözlerii tekrar kapattı Dylan. Şu an gözlerini kırpamayacak kadar yorgun hissediyordu kendini. Kadınlar bu eziyeti nasıl hobi olarak değerlendirebilirdi ki?!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePaz 18 Ekim 2009, 19:01

Jacqueline’in yorgunluğu başını ağrıtıyordu. Dylan’la bütün gün gezmiş olmak onu mutlu etse de yorgunluğunu engelleyememişti. Ağabeyinin “kızıl kafa” diyerek dışarı çıkmak için Jacqueline’in baskı yaptığını hatırlatması sabahki şamatayı hatırlattı Jacqueline’e. Sabah erkenden uyanıp Dylan’ın odasına dalmış ve onu pencerenin önünde yine şüphe uyandırıcı biçimde düşünürken bulunca biraz dolaşmanın iyi olacağını düşünerek öneri yağmuruna başlamıştı. Dışarı çıkmak istemeyen ve en az Jacqueline kadar inatçı ağabeyini ikna ettiyse de şimdi bu kadar gezdiklerine pişman olmuştu. Gözlerini oturdukları mekanda gezdirdi. Sürekli bir gürültü hali ve gülen insanlarla doluydu burası. Herkes hararetli hararetli konuşuyor, garsonlar siparişleri yetiştirmek için koşuşturuyorlardı. Ne akla hizmet buraya girmişlerdi ki? Uzak bir masada oturan ve Hogwarts’ta daha önce gördüğü ve Ravenclaw olduğunu tahmin ettiği yakışıklı çocuğa gülümsedi. Dışarıyla olan ilişkilerini iyice geliştirmişti artık. Önceden kimseye selam bile veremezken şimdi muhabbet kuşu Jess sayesinde herkesle gerekli gereksiz iletişim kurar olmuştu. Dylan’ın dik bakışlarına maruz kalmamak için o görmeden başını başka yöne çevirdi. Ağabeyinin Jacqueline’e sorma gereği duymadan siparişleri verişini izledi. Onu her ne kadar sevse de bu emrivakilerine sinir oluyordu. Gözlerini devirmesine engel olamayarak konuştu. “Evet, konuşmama da izin vermediğine göre bugün beni çekemiyorsun galiba. Bir sorunun var; yanılıyor muyum?” Planladığından biraz daha ciddi bir giriş olmuştu ama kararlıydı onun sıkıntısını öğrenmeye. Dylan’ın bakışlarındaki öfkeyle karışık anlaşılmaz ifadeye dik bir bakışla ve çatık kaşlarıyla karşılık verdi. Ama kendinden oldukça büyük kardeşinin gözünde biraz otoriter bir görüntü oluşturmaya çalışırken, içi merak ve heyecandan kavruluyordu. Hiç umudu olmasa da, “Acaba söyleyecek mi?” diye düşünmekten kendini alamıyordu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeCuma 23 Ekim 2009, 17:26

Adını bile bilmediği bir kadını, sürekli düşünmek sinir ediyordu Dylan’ı. Alışık değildi, hayatını alt üst edebilecek kadınlarla tanışmaya... Şimdi ise her şey gayet karışıktı ve çözülecek gibi görünmüyordu. Bu karışık meseleler yüzünden, kardeşini de ihmal ettiğinin farkındaydı. Buraya onun için gelmişti, o zaman kararına uygun davranmalıydı. Bir kez gördüğü ve büyük olasılıkla bir daha hiç görmeyeceği biri için, ailesini ertelemek istemiyordu. Başını yorgunlukla Jack’e çevirdi. Kendine bakan sinir dolu gözleri görünce, gülmemek için yanağını ısırdı. Jacqueline’nin en sevmediği şey, başkalarının kendi adına karar vermesidir... Bir an içine garip ve Dylan’a göre aptalca bir sızı saplandı. Bunu kardeşini kızdırmak için yapmamıştı. Yani, hayatta en çok değer verdiği insanın belirgin özelliklerini unutuyordu. Bir an geçmişe, bundan iki hafta öncesine ışınlandı... Tatil esprisinden yararlanıp, izin almıştı işinden. Tatilini uzun zaman sonra ilk kez ailesiyle geçirecekti ve hevesliydi çok. Eve vardığı ilk gün, babasıyla tartışmışlardı. Babasının sözleri çınladı kulaklarında, tekrar. “Jacqueline’nin senin gibi sorumsuz bir ağabeye bizim de değer bilmeyen bir evlada ihtiyacımız yok!” O an çok ağır gelmişti bu sözler Dylan’a ama haklılık payı çok yüksekti. Sorumsuz muydu? Evet. Ailesini hiç aramıyor, böylece değer vermediği izlenimini mi bırakıyordu? Evet. Babası haklıydı. Bu yüzden cevap verememişti Dylan, babasına. Tek umduğu, bunları Jacqueline’nin duymamış olmasıydı. Kardeşinin de Dylan’ın budalaca davranışlarını, fark etmesini istemiyordu.

Jacqueline’nin sesiyle, fark etmeden masaya diktiği gözlerini tekrar kardeşine odakladı. Sözlerine gülümsemek istedi ama yapamadı. Her şeyin farkındaydı Jack. Belki o gün konuşanları da duymuştu. Belki duymasına gerek kalmadan bunları düşünüyordu ağabeyi hakkında. Ne acı... Bir sorun mu? Birden fazla sorunu vardı Dylan’ın. Hangi birini anlatacaktı? Ve daha önemlisi, anlatacak mıydı? Bir yanı kafasını kurcalayan düşünceleri, özellikle o cadıyı anlatmak istiyordu. Diğer yanı ise, Jack’in de aklını karıştırmama tarafındaydı. Şu an konuşmaya hazır değildi. Jacqueline’nin yüzünde gördüğü garip ifade, güldürdü Dylan’ı. Büyük bir merak ve dedikodunun heyecanı gibi bir ifade barınıyordu yüzünde. Dylan’ın, kardeşinde görmeye alışık olmadığı bir ifade. Ardı bitmeyecek kahkahalarını durdurduktan sonra, alaycı bir ifade oturttu yüzüne. Dramatik bir sesle, “Aslında bir sorunum var. Fazla meraklı bir hanımla, aynı masada oturuyorum! Daha ne kadar kötü olabilir ki?” Jack’in yüzünde oluşan, önce heyecan daha sonra sinir ifadesine, dayanamayıp yine güldü Dylan. Kendisini bu dünyada kahkahalarla güldürebilen tek kişi Jacqueline idi. Yüzündeki gülümsemeyi bozmadan, Jack bir cevap vermeden yeniden konuştu. “Asıl sen anlat. Hogwarts’ta geçen 2 yıl nasıldı hanımefendi?” Sorusunu sorduktan sonra, dikkatini Jack’te sabit tutmaya çalıştı. Eğer bir an dikkat etmezse, kafası diğer konulara takılacak ve bir daha çıkmayacaktı. Ama kararlıydı. Artık ailesi vardı Dylan için. Sadece ailesi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeCuma 23 Ekim 2009, 18:02

Jacqueline şu an tamamen Dylan’ın vereceği cevaba odaklanmıştı. Merak ona göre bir duygu değildi aslında… Hatta birbirleri hakkında sürekli dedikodu yapan ve basit gündemler yakalamaya çalışan insanlardan nefret ediyordu. Bu yüzden okulda böyle gördüğü insanlardan uzaklaştırmıştı kendini. Sanki çok yakınmış gibi… Ama söz konusu Dylan olunca tamamen farklı bir kişiliğe bile bürünebilirdi. Düşünceleri Dylan’ın kahkahalarıyla bölündü. Bir şey söylemişti de Jacqueline kaçırmış mıydı? Neler oluyordu?! Gözlerinin şaşkınlıkla büyüdüğünü hissetti. Ağzını konuşmak için açtıysa da kahkahalarının son bulmasını beklemenin daha doğru olacağına dair anlık bir karar aldı. Lafı tam ağzından alacakken onu sinirlendirip gizemli aşk*ın kim olduğunu öğrenememeye dayanamazdı. Dylan’ın dinen kahkahalarının ardından gelen sözleri dikkatle dinlemeye başladı. Aslında bir sorunum var.” Kalbi hızla çarpmaya başladı. Gerçekten de söyleyecekti. Ne kadar kolay olmuştu! “Fazla meraklı bir hanımla…” Ne demeye çalışıyordu? “…aynı masada oturuyorum.” Ah hayır! Elbette kolay olmayacaktı. Ne aptlallıktı söyleyeceğini ummak… Yüzüne öfkenin verdiği bir kızıllığın yerleştiğini hissetti. Anlaşılan bu halleri Dylan’ı keyiflendiriyordu ki yine gülmeye başlamıştı. Başını sert bir hareketle başka yöne çevirdi. Fakat aniden dönerek az önce söylemediği sözleri sıralayacaktı ki, masanın karşısından gelen bir soru onu yine durdurdu. Evet, tam da Dylan’dan beklenecek bir hareketti konuyu büyük bir hızla değiştirmek. Soruya baştan savma bir yanıtla cevap verdi, bu alelacele kapatılan konu yeniden açılacaktı elbette. “Gayet güzeldi. Hayret, ilk kez senden Hogwarts yaşamımla ilgili bir soru duyuyorum. Şaşırdığımı itiraf etmeliyim!” Kesik bir nefes vererek güldü ve masaya gelmiş olan büyük kupayı alarak sert kahveyi yudumlamaya başladı. Bir yandan da burnunun üzerine kadar gelen geniş kupanın üzerinden Dylan’a göz atıyordu. Fakat Jacqueline’e göre basit ve sadece anlık bir öfke uyandırabilecek bir soru Dylan’da ters etki yapmışa benziyordu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeC.tesi 24 Ekim 2009, 20:02

Kafasına çok sert bir darbe almıştı sanki Dylan. Jacqueline’nin sözleri, adeta darbe etkisi yaratmıştı. Haklıydı ve söyledikleri mantıklıydı. Daha da ötesi, her şeyin farkındaydı. Belki şikayet ya da isyan etmemişti, küsmemişti de ama bunları yapmaması, sezgilerinin kuvvetini azaltmıyordu. Boğazına bir yumru takıldığını hissetti. Söylemek istediği sözcükler, boğazında acı verici bir engele takılıyordu. Kardeşi de, kendini avuttuğu tek kişi de, Dylan’ın ne mal olduğunu biliyordu. Kendini hiç olmadığı kadar aptal ve yalnız hissediyordu. Son zamanlarda yaşadıkları, ağır hasarlar bırakıyordu bünyesinde ve hiç yaşamadığı duyguları açığa çıkarıyordu. Değer verdiği kişiler dışında herkese karşı soğuk, mesafeli ve kinci olan Dylan, şu an gayet duygusaldı. Kendi tanımıyla, iliklerine kadar salaktı! Derin bir nefes aldı, üzerindeki yükü azaltacakmışçasına. Sessizlik uzuyordu ve bu huzursuz ses kıtlığı, her şeyi daha da gerginleştirecekti. Dylan ise, gerginlik bir yana Jacqueline daha fazla şeyin farkına varmadan, eksiklerini telafi etmek istiyordu. Bu nedenle kendini toparlamalıydı ve tökezleyerek başlasa da yola, ayağının sızısına rağmen devam etmeliydi. Ailesi için... Kardeşi için...

Acıtasyon yapıp, konuyu iyice dallandırmak istemiyordu. Ama öte yandan, Jacqueline artık çocuk değildi. Zaten eskiden beri, yaşına kıyasla olgun tavırları olagelmişti. Quincey ailesi geleneği... O zaman, olanları bilmeye hakkı vardı. Babasıyla arasında geçen konuşmayı anlatmak,fazla mı acımasız olurdu? Öte yandan Gringotts’ta, yalnızca bir kez gördüğü cadıyla kesin dalga geçerdi. O dalga geçtiğinde Dylan da kendini tutamazdı ve kavga başlardı. Ama Dylan bunu istemiyordu. Her şeyi yeniden kurmaya çalışırken, tek bir sözle yıkamazdı. Peki ya ne diyecekti? Dilini, tamamıyla beyninin kontrolüne bıraktı. Hogwarts’ın o bunak şapkası bile zekasına güvendiyse, Dylan da güvenmeliydi. Beyni ne isterse, dili d onu yapacaktı. Önündeki artık ılımış olan kahveden küçük bir yudum aldı ve konuşmaya hazır hissetmek için yeniden iç geçirdi. Sanki çok işe yarıyordu da... Sanki söyleyeceklerini düşünürmüş gibi saçlarını karıştırdı, oysa kaçınılmazı ertelemeye çalışıyordu. Sonunda bedenine verilen ani cesaretle, kelimeler ağzından döküldü. “Bak Jacqueline, bugüne kadar beklentlere cevap verecek kadar iyi bir ağabey olmadığımı biliyorum. Ama... Bu izlenimi değiştirmeye çabalıyorum. Babam her ne derse desin!” Jacqueline’nin suratındaki şaşkın ve bir deli görmüş gibisinden olan ifadeyi görünce, altını çizmek istercesine vurguyla fısıldadı. “İnan bana!” Hey! Ne zamandan beri duygusal ergen olmuştu? Kesinlikle delirmeye başlıyordu ve buna bir çare bulmalıydı! Her şey daha da aptallaşıp, saçmalamadan.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeC.tesi 24 Ekim 2009, 21:07

Jacqueline kendini berbat hissediyordu. Fakat bunun nedeni birkaç dakika önce lanet ettiği yorgunluk değildi. Sebep az önce ettiği saçma sapan laftı. Dylan üzerinde tahmin ettiğinden daha sert etki yaratan sözler şimdi Jacqueline’de kendini yerden yere atarak dövme isteği uyandırıyordu. Evet, durum buydu. Dylan’ın yüzünde beliren acı dolu ifadeyi, ardından ellerini huzursuzca saçlarının arasında gezdirmesini izledi. Kendi kaşlarının çatıldığını ve ellerinin sıcak kupanın üzerinde usulca titrediğini hissedebiliyordu. Başka insanlara karşı dikenlerle kaplı bir kutu gibi olsa da Dylan onun için çok farklı ve önemliydi. Onu üzmek ya da huzursuz etmek sık sık yaptığı şeyler olsa da bunu ağır olmadığını bildiği sürece yapardı sadece. Bunun da ağır bir söz olmadığını düşünmüştü. Dylan’ın sözleri ise kendine olan sinirinin üzerine bir de merak eklemişti. Babalarının bu konuyla ne ilgisi vardı? “İyi bir ağabey olmamak” derken neyi kastediyordu? Biraz öne eğilip ona inanmasını söylemek de neyin nesiydi? Kafasında bunlar ve benzeri milyonlarca soru dolaşırken yüz ifadesini normalleştirmeye çalıştı. Bu Dylan’a yaptığı saygısızlığı artırıyor gibi geliyordu ona. Kendini toparlamaya ve mantıklı düşünmeye çalıştı. Bir an önce bu yanlış anlaşılmayı çözmesi ve babalarının bu konuyla ne alakası olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Ne kadar becerebilirse tabii…

Nereden başlayacağına karar veremiyordu. Fakat sözler yine çoğu zaman başına geldiği gibi aniden ağzından dökülüvermişti. “Birincisi, iyi ağabey olmamakla neyi kastediyorsun anlamıyorum. Senden daha iyi bir kardeş düşünemiyorum ben!” Dylan’ın inanmazca gülüşünün ardından ağzını açmasına ve konuşmaya başlamasına fırsat bırakmadan devam etti. “İkincisi, babamın bu konuyla ne alakası olduğunu anlamadım. Açıklar mısın lütfen?” Sanki birden karışmış bir ipi çözmeye çalışıyordu. Fakat düğümler öyle fazlalaşmıştı ki kafasında soru işaretleri geziniyordu. Gözlerini dikkatle açarak Dylan’dan bir cevap bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimeC.tesi 24 Ekim 2009, 21:47

Kardeşinin kesinlikle saçmaladığına kanaat getirmişti Dylan. En iyi kardeş... Bu sözcük grubu, Dylan’ı tanımlamıyordu. Tanımlayamazdı da... Jacqueline’nin sevgi dolu feryadına, elinde olmadan alaylı bir gülüşle cevap verdi Dylan. Başka ne yapabilirdi ki? Doğru olmayan, sırf teselli için sarf edilmiş bir cümleye başka ne cevap verilirdi? Dylan birden, üstünde şu an gayet saçma görünen eşyalar bulunan masayı devirmek istedi. Sinirini her zaman bir şeye zarar vererek azaltırdı zaten. Ya da birine hakaret ederek... Şu an neye ya da kime sinirlendiğini bilmiyordu. Kendinden başka kim vardı ki, suçlayacak. Olayları buraya sürükleyen Dylan’ın sorumsuzluğuydu. Aynı babasının da dediği gibi. O gün çok kızmıştı babasına ama şimdi hak veriyordu. Hem de yerden göğe kadar... Durumlar tam tersi olsaydı, Dylan çok daha ağır laflar ederdi. Dylan o iç karartıcı anı tekrar yaşarken –ki son zamanlarda bu çok sık oluyordu- kardeşinin sesi çok uzaklardan geliyordu. Duyuyordu ama algılayabildiğinden emin değildi. Masalarına tekrar bir sessizlik çöktüğünde, Dylan da Jacqueline’nin sözlerini idrak etmeye çalışıyordu. Babası... Olaylar... Sorumsuzluk...

Bu konulara hiç girmemeliydi Dylan. Jacqueline’nin kafasını karıştırıp, okulların açılmasına bu kadar az zaman kalmışken canını sıkmamalıydı. Şimdi konuyu geçiştirse, Jack’in olayların peşini bırakmayacağını biliyordu. Öğrenmek için her pisliği yapardı. Küçüklüğünden beri, menfaatleri için her kötülüğü yapmıştı. Tam bir Slytherin öğrencisi... Dylan böyle analizlere dalmıştı ama bir cevap vermesi gerekiyordu. Saniyeler hatta dakikalar geçiyor, sessizlik sivri bir gerginliğe bürünüyordu. Bu konunun yarım kalmayacağını bildiğinden, uzatmadan anlatmaya karar verdi Dylan. Bunun için evdekilerden, kazık kadar olmasına rağmen azar yeme ihtimaline karşı, anlatacaktı Jacqueline’ye... Anlatmalıydı. Dudaklarını yaladıktan sonra, kendine cesaret verircesine dikleştirdi vücudunu. Kelimeler, dudaklarını yararak bir bir döküldü sessizliğin ortasına. “Off, Jacqueline! Anlamıyor musun? Babam, benim sorumsuz bir kardeş ve evlat olduğumu düşünüyor.” Kardeşinin suratındaki ifadeyi hemen fark etti Dylan. Heen babasına yüklenmeye, Dylan’ı savunup babasını kötülemeye hazırlanan bir ifadeydi. Ama Dylan o bir şey söylemeden ekledi. “Ve, bence de gayet haklı.” Bu cümleyi, kendini bile şaşırtacak şekilde kararlı söylemişti. Sanki başka bir ihtimal olamazmış gibi. Karşı çıkılması imkansız bir gerçek... Her ne kadar kardeşinin yüzündeki ifadeyi, adı gibi bilse de kendi gözleriyle görmekten korkarcasına, bakmıyordu ondan yana. Aptal bir korkak gibi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePaz 25 Ekim 2009, 16:15

Bu günün böyle geçeceğini tahmin etmiyordu Jacqueline. Kesinlikle sabahtan beri hissettiği duyguların tam tersiydi içinde dolaşan hisler. Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Sanki boğazındaki yumruyu yok etmeye faydası olacakmış gibi iki eliyle sımsıkı kavradığı kahveden bir yudum daha aldı. Son sözlerinden sonra geçen uzun sürede, Dylan’ın cevabını beklemek işkence gibiydi. Az önce kafasını meşgul eden, Dylan’ın kime aşık olduğu konusu şimdi o kadar saçma geliyordu ki… Nasıl olmuştu da Dylan’daki sıkıntının sadece bir kişiden kaynaklandığına kanaat getirmişti? Haftalardır babasıyla Dylan arasındaki soğukluğu nasıl fark edememişti? Jacqueline’in görüp de algılayamadığı, iki kişi arasında oluşan o buz gibi elektriklenmeler şimdi teker teker gözlerinin önünden geçiyordu. Aniden Dylan’dan gelen sözlerle bakışları yerden kalkarak ağabeyine doğru yönlendi yine. Onun aniden patlayarak* konuşması Jacqueline’i biraz korkutsa da ardından gelen sözcükler beyninde balyoz etkisi yaratmıştı. Babası Dylan’ın sorumsuz olduğunu mu düşünüyordu? Jacqueline içinde, babasına karşı hep bulunan ve her gün artarak varlığını sürdüren saygı ve hayranlığın ilk kez büyük bir oranda azaldığını hissetti. Bakışlarının, donuklaştığını ve çok sevdiği babası, çok sevdiği bir insana haksız bir yargıda bulunduğu için onu suçlayıcı bir ifadeye büründüğünü anlamak için yüzüne bir ayna tutulmasına gerek yoktu. Ellerini gevşetti. Dylan’ın babasının düşüncelerinin doğru olduğunu söylemesinden sonra oturduğu sandalyede arkaya yaslandı. Sanki bir yerden destek almazsa düşecek gibiydi. Lanet olası bir mide ağrısının da yine baş gösterdiğini anlaması uzun sürmedi. Bunu Dylan’a fark ettirmemek için durgunluğunu bozdu ve konuşmaya başladı. “Bu kesinlikle yanlış Dylan!” Sinirli olduğu zamanlarda ona adıyla hitap ederdi. Bunun bir otorite göstergesi olduğunu düşünüyordu. “Babam her ne düşünürse düşünsün, umrumda değil. Tanıdığım en sorumluluk sahibi insan olmadığını biliyorum ama kendini bu kadar ağır biçimde yargılayamazsın!” Derin bir nefes verdi ve ısrarla bakışlarını kaçıran ağabeyinin gözlerine baktı. Hayatında ilk kez onun gözlerinde bir suçluluk görüyordu. Bu alışıldık bir durum değildi. Bu sohbet hiç de iyi bir yere gitmiyordu. Çaresiz, durumu düzeltmeye çalışacaktı. “Kazan gibi homurdanmayı kes de bana bir kahve daha söyle!” Dylan’ın hemen değişen ifadesine gülerek elindeki boş kupayı havada salladı. Konuşmanın yönü zor da olsa değişmişti. Bir daha açılmazsa tabii…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePaz 25 Ekim 2009, 17:29

Jacqueline’nin, karşısında büyük bir ateşle savunma yapışını, gözleri yerde dinledi Dylan. Ne kadar, kardeşinin kendi hakkındaki düşünceleri, babası kadar katı olmasa da ruhu ağabeyi bakımından doymamıştı. Sözlerinde o kadar açıkça belliydi ki bu... Böyle olması o kadar normaldi ki. Çünkü gayet aptal, işkolik Dylan hayatını kırılmayı bekleyen, saçma lanetlere adamıştı. Sanki kendisini güldürebilecekmiş, üzüntülü anlarında yanında olacaklarmış gibi... Ne büyük şapşallık! Uzun yıllardır fark etmemişti bunu. İlk önce ejderhalar, daha sonra da Gringotts. Her zaman, dengeyi koruduğunu sanmıştı. Ama dengesizliğin hat safhada olduğunu, acı bir şekilde yaşayarak öğrenmişti. Belki hepsi üst üste geldiği için böylesine bocalıyordu. Fırtınanın her zaman dışında kalan yaşamı, son zamanlarda bu korkunç fırtınanın içinde oradan oraya savruluyordu. Bu sallantılı denizden, ne zaman kurtulacağını merak ediyordu Dylan. Ne zaman sakin karaya ulaşacaktı? Belki de bu hız, hiç bitmeyecekti. Ürperdiğini hissetti. Sonsuz dek sorunlu ve yalnız. Düşünmesi bile böylesine şok etkisi yaratıyorsa, yaşaması katlanılmaz olmalıydı. Bugün neler oluyordu Dylan’a? Durup dururken, böylesine felsefi (!) düşüncelere dalıyordu. Eski haline dönmeliydi. Eski çapkın, eğlenceli ve ailesine daha fazla önem veren Dylan...

Jacqueline’nin son sözleri üzerine, kendini tutamayıp güldü Dylan. Kendini her daim güldüren kardeşini ne kadar özlediğini, şimdi daha iyi anlamıştı. Uzanıp, kardeşinin kızıl saçlarını karıştırdıktan sonra, onun kızgın bakışlarını görmezden gelerek, garsonu çağırdı. Önceki konuya dönmeyi planlamıyordu. Konuşmuşlardı ve bitmişti. Zaten Dylan çoktan kararını vermişti. Ortamdaki neşeyi soğutmaya gerek yoktu. Kahveler tazelendikten sonra, Dylan yüzünde kocaman bir gülümseme Jacqueline’ye döndü. Kardeşinin en nefret ettiği şeylerden birini yapacak olmanın verdiği neşeyi hissediyordu damarlarında. Jacqueline’nin ilişkilerine karışılması... Ee kızıl kafa? Okula gelip, kafasını kırabileceğim biri yok mu? Sana asılan ya da senin asıldığın?” Kardeşinin, hiçbir şey anlaşılmayan yüz ifadesine bakarak, sıcak kupayı kavradı ve gülmemek için kendini zor tutarak kahvenin sıcaklığının tüm hücrelerine yayılmasına izin verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePaz 25 Ekim 2009, 18:14

Jacqueline konuyu değiştirebilmiş olmanın verdiği rahatlamayla Dylan’ın yüzüne baktı. Ve onun ifadesinin de gülümsemeye döndüğünü görünce keyfi anında yerine geldi. Dylan’ın masanın karşısından uzanarak zaten zor yatıştırdığı saçlarını karıştırmasına göz yumdu. Bunu yapmasına sinir oluyordu ama Dylan’ın az önceki konuşmanın burukluğunu üstünden atabilmesi adına hiçbir şey yapmadı. Ona ters ters bakıp saçlarını düzeltmek dışında… Garsonun yeni iki kupa kahve getirmesinden sonra Dylan’ın sözlerini dinledi. Ah hayır! İşte konu en sevmediği yere gelmişti. Dylan’ın hayatına müdahale etmeye bayılıyordu ama konu kendisi olunca asla konuşmak istemiyordu. Sözlerinden sonra derin bir düşünceye daldı. Gerçekten de böyle biri yoktu. Asla da olamayacak gibiydi. Gözleri istemsizce Dylan’ın hemen arkasında oturan çocuğa kaydı. Onun da tam o sırada Jacqueline’in tarafına baktığını görünce ve çocuk “Ne var?” dercesine bir hareket yapınca Jacqueline tüm bedenine sıcak bir utancın yayıldığını hissetti. Kesinlikle parmak uçlarına kadar kızarmıştı. Bundan nefret ediyordu. Gözlerini kısarak bakışlarını oğlanın üzerinden aldı ve Dylan’a döndü. “Asla olmayacak, inan bana!” Bunu öyle bir hırsla söylemişti ki Dylan’ın şaşırdığını gördü. Sinirle kahveyi aldı ve çocuktan bunun için alacağı intikamı düşünerek koca bir yudum kahve içti. Fakat kahvenin sıcak olduğunu akıl edememişti. Tüm boğazı kavrulmuştu. Çığlık atmamak için kendini zor tutarak bakışlarını yere çevirdi. Dylan’a bakmasa bile onun gözlerinin de dehşetle karışık bir gülme ifadesiyle büyüdüğünü hissedebiliyordu. Jacqueline bu kadar aptal gibi görünmek zorunda mıydı sanki? Yüzünün artık utançtan kırmızıdan mora döndüğünü hissedebiliyordu. Güçlükle başını kaldırdı ve sadece ağzını açarak oradaki yangını söndürebilmek için ağzını açtı ve beyninde yeniden büyük yer tutmaya başlayan konuyu yeniden gündeme getirdi. “Kim bu kadın?” Dylan’ın gözlerini devirerek başını arkaya attığını gördükten sonra ısrarla devam etti. “İnkar etmeye ya da konuyu değiştirmeye çalışma! Elimden kurtulamazsın artık…” Gözlerini kısarak ne cevap vereceğini bilmiyor gibi görünen ağabeyine baktı. Sözleri işitmeden bile artık zaferin onun elinde olduğunu biliyordu. Kurnazca bir gülümsemeyle dirseklerini masaya dayadı ve ellerini birleştirerek henüz duymadığı sözleri dinlemeye başladı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lester Dylan Quincey
Lanet Kırıcı
Lanet Kırıcı



Mesaj Sayısı : 28
Nerden : İngiltere
Rp Düzeyi : Etkileyici
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Karanlığın Çırağı
Rp Yaşı : 25
Rp Sevgilisi : Orası karışık biraz =S
Kayıt Tarihi : 28/07/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePaz 25 Ekim 2009, 18:49

Hayatta en çok haz aldığı şeylerden biri, şüphesiz kardeşini kızdırmaktı. O’nun şekilden şekle giren yüzü, Dylan’ın en büyük eğlence kaynağıydı. Sorusunu, ne kadar eğlence için sorsa da, cevabı adamakıllı merak ediyordu. Jacqueline, insan ilişkilerinde iyi olmayan biriydi ve bu nedenle bu konuda yaşadıklarını merak ediyordu Dylan. Arkadaşları var mıydı? Düşmanları? Kendisini ezen ya da ezdiği? Ve en önemlisi, bir sevgili? Bunun cevabı olumlu olursa, ne yapacağını düşündü Dylan. Söylediği gibi bir “kafa kırma” olayı yaşanır mıydı? Böyle bir şey olursa, Jacqueline’in de kendi kafasını kıracağından emindi. Agresif kız! Jacqueline’nin sorusuna cevap olan, ani çıkışı karşısında şok olmuştu Dylan. Böylesine aşırı bir tepki beklemiyordu gerçekten. Dalga, hakaret ya da tersleme gibi hitaplar beklerken böylesine bir feryat, beklenmedikti. Kardeşinin, ani hareketlerle kahve içişi ve yüzünün aldığı hal, Dylan’ı iyice dehşete düşürmüştü. Şaşkınlıktan iki kat büyümüş gözleriyle Jacqueline’yi izliyor, bir yandan da kahkahalarını dizginlemeye çalışıyordu. Kahkahalarını bastırmaktan, karnında ağrı hissediyordu Dylan. Ama biliyordu ki, güldüğü anda öfkeden kuduran Jacqueline’nin, acı gazabına uğrayacaktı. Bu kafasına torba yemek ya da kahvenin başından dökülmesi olabilirdi. Bunu istediğini sanmıyordu Dylan. Ama kardeşinin, ağzını serinletmek için iki metre açışını gördüğünde, dayanamayıp kahkahayı bastı. O kadar komik bir portreydi ki... Kıpkızıl saçlar, mor bir surat ve kocaman açılmış bir ağız! Moral bozukluğuna birebir...

Dylan böyle işin eğlenceli tarafıyla, gönlünü hoş eylerken kardeşinin sorusuyla bocaladı. O kadar ani ve açık sormuştu ki. Dylan elinde olmadan, gözlerini devirdi ve soruyu savmak istercesine başını arkaya attı. Ama Jacqueline, tüm inatçılığıyla konuya yoğunlaşmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu Dylan. Hakkında hiçbir şey bilmediği bir kadınla ilgili, ne anlatabilirdi ki? Kardeşine anlatmaktan kaçınacağı bir bilgiye sahip değildi henüz. Olacağa da benzemiyordu zaten. Ama Jacqueline, cevaba o kadar odaklanmıştı ki, bir şeyler söylemesi şart olmuştu Dylan’ın. Kısık gözlerini, kardeşine dikti ve tek kaşını kaldırarak verebileceği bir cevap düşündü. Anlatabileceği bir şey yoktu, yine de ağzını açtı ve rastgele aklına gelen sözcükleri sıraladı. “Bak ufaklık, şu an öğrenmeye değer bir şey yok. Sen o kızıl kafanı bu işlerle yorma, tamam mı?” Jacqueline’nin suratına bakılırsa, tatmin olmamıştı ve bu işin peşini bırakmayacaktı. Peki ya Dylan, ne anlatacaktı? Taarruza hazırlanan kardeşine baktı ve ona ne cevap vereceğini düşünmeye başladı. İşi çok zordu. Çok zor!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacqueline Pamela Quincey
Slytherin 3. Sınıf
Slytherin 3. Sınıf
Jacqueline Pamela Quincey


Mesaj Sayısı : 161
Yaş : 28
Nerden : Liverpool, İngiltere |
Kan Durumu : Safkan
Asa : Ölümsüz Sır
Rp Yaşı : 15
Kayıt Tarihi : 08/06/09
Ruh Hali : İtiraflar* Dusunc10

İtiraflar* Empty
MesajKonu: Geri: İtiraflar*   İtiraflar* Icon_minitimePtsi 26 Ekim 2009, 15:46

Son sözlerinden sonra artık kendini rahatlamış hissediyordu. Dylan’ın onun hareketlerine gülmesini umursamadan ısrarla cevap bekledi. Söylediği gibi, bu sefer elinden kurtuluş yoktu. Eğer söylemezse, söyleyene dek sadece bu konudan konuşmak ya da onu sabahları kertenkele sürüsüyle uyandırmak gibi türlü işkence planları vardı. Eğer iş gerçekten inada binerse Dylan’ın eski dengesiz sevgilisine bile haber uçurabilirdi. Evet, bu gerçek bir işkence olurdu. Eğer o kızı Dylan’ın yakasına yeniden bulaştırırsa –ki bunu çaresiz kalmadıkça yapmazdı- bu ağabey-kardeş ilişkisindeki asıl üstünlüğün kimde olduğu gerçekten anlaşılırdı. İçinde şeytani bir gücün bastırılamaz düzeye geldiğini hissetti. Dylan da içinde bu planları uygulaması gerektiğini fısıldayan bir ses oluşturan sözler sarf ediyordu. En azından birinin var olduğunu inkar etmemişti. Zaten biliyordu bunu. Jacqueline kendine insan sarrafı diyemezdi ama ağabeyini iyi tanıyordu. Fakat kafası şu “ufaklık” ve “kızıl kafayı bu işlere yormamak” sözlerine aklı takılmıştı. Dylan hala onu doğduğu gündeki kadar küçük sanıyor olmalıydı. Ve saçlarıyla dalga geçilmesinden nefret ettiğini biliyordu Jacqueline’in. Ama bile bile yapmamasını beklemek, yalnızca budalalıktı elbette. Sözler bu sefer gayet kontrollü biçimde ağzından dökülmeye başladı. “Artık şu ‘ufaklık’ lafından vazgeç istersen. Yeterince büyüdüğümü biliyorum.” Gözlerini devirdi ve kahvesinden bir yudum daha aldı. Dylan’în eski günleri yad’a başlamaması için konuşmaya devam etti. “Ayrıca, kızıl kafamı yormak için senin hayatından daha önemli bir konu göremiyorum. Devam et.” Bu gerçek bir emirdi ve itaat edilmeliydi. Saf tehdit içeren gözlerini Dylan’ın tereddütlü gözlerine dikti ve sadece bakışlarıyla ‘bu baştan savma cümlelerin Jacqueline’i başından savmaya yeterli olmayacağını’ anlattığına emin oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İtiraflar*
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Verus Magia | Role Play Sitesi :: İngiltere :: Spinner's End :: ¨Kentish Town Cafe -
Buraya geçin: