Verus Magia | Role Play Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlığın Kapanında

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeC.tesi 16 Ocak 2010, 15:34

Rio de Janeiro...
Emmanuelle' in aralarında kaybolmasını kolaylaştırıyordu siyah saçlar, siyah gözler ve esmer tenler. Rio' nun kalabalığından uzak, o çok sevdiği arnavut kaldırımlarının örttüğü tenha bir caddede topuklarının bıraktığı sesle ilerliyordu. Tembel seherbazlara şükrediyordu kaçak hayatından eser taşımayan yaşamı için. Taşra halkı sayılabilecek insanlar; onun hacimli uzun saçlarına, kısa ve dar siyah pullu elbisesine ve pür göz kamaştırıcılık sahibi yürüyüşüne yarı şaşkın bakıyorlardı. Kadın, tek birinin yüzüne bile bakmadan ilerlerken aklından geçenler belliydi. Kendisi için yapması zorunlu bir görev vardı. Hayır, elbette Lord tarafından verilmiş birşey değildi. Kendi canını kurtarmak için yapmak zorunda olduklarından biriydi. Castiel ile başlamıştı yolculuğu, Emm' i iyice tanımıştı. Tanrı' nın Meleği olduğunu iddaa eden adam, Şeytan' ın Kızı olmaya mahküm edilmiş kadını tanımıştı. Evet, mahküm edilmişti. Karanlık tarafın ve Lord' un en sadakat sahibi mühridi olabilirdi belki, deneseydi. Şu anda nefes alıyorsa ve her adımında bileklerinden yükselip göğüs kafesini sıkıştırmasını önleyen birşey varsa şüphesiz O; can borcunu ödemesi gereken Tanrı idi. Ne gökler ne denizler önlerdi bunu. İsterse can verdiği topraktan bebeğin canını alırdı. Tek hamle, tek vuruş ve sıfır acı...

Görevi belliydi. Cehennemin ateşinde yakılmaması için tek gereken şey bunu yerine getirmekti. Dünya, onu küçük parçalara bölerken ve her nefesinde daha da kanayacağını hissederken buna tek karşı çıkabilecek O' ydu. Babası yerine koyduğu o Tanrı. Şeytan, iblis ya da her ne derseniz...
Gittikçe bir yokuş halini almış yoldan kusursuz bir nizamla çıkarken, yol kenarında patlak bir topla oynamaya çalışan çocukları gördü. Kavga ediyorlardı, yaşamlarını patlak bir topa bağlamış gibi birbirlerini itip kakıyorlar ve bağırıyorlardı. Kadın bir dakikalığına durup onları gözledi. Kısık gözlerini çocuklardan kısa olanına dikmişken, biraz pısırık gözüken diğer çocuğun gözpınarlarında birikmiş yaşlarına gülümsedi. Top, ikisinin arasında bir o yana bir bu yana savrulurken, kısa boylu çocuk yerden kaptığı bir taşı yer çekimine ancak bu kadar aykırı gözükebilecek bir hızla diğerine fırlattı. Çocuğun adımları yavaş yavaş geriye sendelerken, küçücük vücudunun ağırlığını bıraktı ve kaldırımın kenarına öylece yığıldı. Gözleri açıktı, ama nefesinin birazdan kesileceğini anlamak için küçük bir kuş gibi titrek titrek inip kalkan göğsüne bakmanız yeterliydi. Kan kızılı rujun süsledi parlak dudakları, kenarlarından hafifçe kıvrıldı kadının. Topu alan çocuk, kusursuz bir zevkle yüzünde tek bir pişmanlık ve telaş imi taşımaksızın ardını dönüp giderken; Emmanuelle de adımlarının yönünü değiştirdi ve yokuşu tırmanmaya devam etti. Şeytan; muggle ya da büyücü farketmeksizin herkesin içine girebilirdi. Ne din ayırtederdi ne de renk. Belli olan tek şey buydu. Birinin gözlerinde görürseniz eğer o acımasız ateşi, öfkeyi ve kini; O' nun cehenneminde yanacağını bilirdiniz.

Adımları uzanıp, çıkmaz bir sokağın en sonuna vardığında kadın ardındaki tellera yaslanıp eteğini umursamaksızın topuğunu kaldırıp ardındaki tele geçirdi. Adımlar önce gördüğü çocuğun gözlerindeki nefret ve hırs, karşısında canlanınca kızıl dudaklarından yavaşça dökülen duaya engel olmadı.

"Satanás nos bendiga. Nos sucede en la muerte del infierno. Dark nosotros es nuestro deseo."

Şeytan bizi kutsasın. Ölümümüz onun cehenneminde olsun. Karanlık bizim arzumuzdur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeC.tesi 16 Ocak 2010, 16:44

Nevada Çölünün Ortasında Bilinmeyen Bir Yer


"Avada Kedavra!"


Cansız bedenin yere düştüğünde yükselen tahta gıcırtısı, boş evde yankılanamaya sebep olmuştu. Büyüyü yapan sesin sakinliği ve soğukkanlılığı, bu işi daha önce defalarca yapmış olduğunun kanıtıydı aslında. Yada ruhunu kaybediyordu yavaş yavaş, insanlığından uzaklaşıyordu. Kutsallaşıyor muydu?

İşinin bittiğinden emin olmak için Muggle usulü atmayan nabzını kontrol etti cesedin. Bunu her zaman yapması gerektiği emrini almıştı. Bir gün gelecek, bu lanet bir kişinin üstünde işe yaramayacaktı çünkü, Tanrı'nın söylediğinde şühpe bulunmazdı. Doğrulurken yağmurluğunun ucunun çamur olduğunu fark etti Castiel, asasının basit bir hareketiyle tertemiz hale getirdikten sonra içinde bulunduğu harabeye şöyle bir baktı. Tipik, terk edilmiş bir kulübeydi. Tahtadan yapılmıştı, uzun süredir kimse yaşamadığı için pis ve rutubetliydi. Saklanmak için birebir görünüyordu insanın gözüne. Ama Castiel'in eline düşen bir cadı yada büyücü, kolay kolay kurtulamazdı...


Brezilya, Rio

Cisimlenmeden önce yağmurluğunun iç cebinden çıkardığı mektupta yazılana göre, tam olarak bu çıkmaz sokakta buluşacaktı onunla. Hayalbozan büyüsünü kaldırmadan etrafa bakındı, patlak bir topu zaferle sırıtarak götüren çocuğu gördü. Onun adımlarının geldiği yerde ise başından kanlar akan, kesik kesik nefes alan çocuğu fark etti. Kötülüğün kazanacağı aşikardı, hayatının son demlerini yaşıyordu. Fakat doğru zamanda doğru yerde olduğunun farkında değildi. Cennet'in Kılıcı onu iyileştirmek için hareket etmiş, ona bir şans daha vermişti. Bir süre sonra kendine gelip ayağa kalkabilecekti. İkinci bir şans vererek kurtardığı insanları düşündü Castiel, ve doğal seleksiyonu bozduğu için vicdan azabı duymuyordu. Tanrı böyle emretmişti çünkü..

Olması gereken yere gitmek için adımlarını ağır ağır atarken, ilerideki tellere yaslanmış olan birini fark etti. Anormal bi güzelliği vardı, buradan anlaşılıyordu büyülü olduğu. Yürümeyi kesti Castiel, tam yanına cisimlenip görünür oldu çık çıkarmadan...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeC.tesi 16 Ocak 2010, 18:19


Topuğunu sırtını yasladığı delikli tellere geçirmiş, konuğunu bekliyordu Emm. Gelecek olan kişinin yüzüne o kadar aşinaydı ki; çıkmaz sokağın o yokuşa çıkan sonuna bakmasa da geldiğini hissedebilirdi. Kısa pullu elbisesi bacaklarının ön kısmını tüm teninin güzelliğini gözler önüne serercesine parlarken, üstüne giydiği kalın tülden uzun cübbe yalnızca ayyaşların uğradığı belli olan çıkmaz sokağın tozunu kapıyordu üstüne. Bakışlarını yerde topak topak olmuş hafifçe esmeye başlamış rüzgarın etkisiyle savrulan toza kilitlemişken, aniden hissettiği şey ile bakışlarını kaldırdı. Fazla gerçekçi bir histi, boşluktan gelen tehlikeye karşı uyarıcı gibiydi. Bel kemiğinden başlayıp omurgasının üzerinden geçip boynunu yalayan bir soğukluktu bu. Cehennem gibi tenini uyarıyordu. Belli ediyordu geldiğini. Küçük, basit aptal bir mektuptu adamı buraya getiren. Emmanuelle ondan beklenmedik bir şekilde yalvaracak mıydı Castiel' e? Gerçekten canı pahasına vaz mı geçecekti herşeyden? Kaderinden, kardeşlerinden, evinden, cehenneminden... Tüm tutkusuyla bağlandığı karanlığa, basit bir uğurböceğinin ışığına kanarcasına gidecek miydi O' nunla? Herşey bu kadar basit miydi yani?

Adamın basit bir hayalbozan büyüsünün ardından tozlu yağmurluğu ile görünen bedeni; kadının umrunda dahi değilmiş gibi bir tepki vermesine sebep oldu. Çünkü öyleydi. Yalnızca topuğunu yere indirmesine ve topuğunun sessiz sokakta bıraktığı takırtıların çığlığa dönüşmesine izin verdi. Hafif adımlarla O' na doğru ilerlemeye başlarken, az önce tamamladığı duanın ardındaki şarkıyı söyleyecekti. -Evet, İspanyolcaydı. Basit bir Latin güzeli gibi gözükürdü belki de uzaktan Emm, ama hayır; değildi. Vücudundaki her parça sanki dünyanın her yerinden bir parça gibidir. Topraktan oyulma bu kadının kızıl dudaklarından aslında her söz, her şarkı dökülebilir. Sesini değil nefesini kullanarak başlamıştı şarkıya. İşte bu yüzden benzersiz kılınmaya değer görünürdü. Klasik değildi, kesinlikle. Damarlarınızda dolaşan her damla kandan bile daha baştan çıkarıcıydı belkide. Basit bir soluk değildi nefesi. Amacına ulaşmak için gerekliydi. Görevin tamamlanması için gerekliydi. Yaşamının özgürlüğünü kazanması için, bileklerinde gururla taşıdığı kelepçenin anahtarları için görevi karşısındaki adamdı. Ama biliyordu, adamın görevi de kadındı. İkisininde birbirlerine bakışlarından belliydi herşey. Adamın aldığı ve verdiği tüm canlar; kadının gözlerinde hayat buluyordu. Onların ruhu sanki içinde birikiyor ve o an geldiğinde; kadını kutsanmışlıkla ölümden kurtarıyordu.


`Pequeños errores de minas destino.
Espérame esta noche.
Wing mi cuerpo. Seda oír mi voz.
Satanás 's que el cuerpo de su hija.`


Şarkıyı tamamladığında adamla aralarında bir metre kadar vardı. Kadının bakışları yere sabitlenmişken yavaşça kısık gözlerini adamın gözleri ile birleştirdi. Sessizce sordu.

`Beğendin mi şarkımı Castiel?`
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimePtsi 18 Ocak 2010, 16:45

Tüm kutsallığıyla belirdiğinde, geldiğini anladığını belirtircesine, özensiz bir şekilde topuğunu yere indirmişti Emmanuelle. Kendisine doğru adım adım yaklaşmış, şeytanın cazibesi ve karanlığın çekiciliğinin harmanladığı sesiyle ispanyolca melodiler mırıldanmıştı. Güçlenmişti, bu belliydi. Karanlığın yükselişi üzerine Şeytan'ın Meleği de bu durumdan nasibini almıştı. Castiel'le boy ölçüşebilecek durumda değildi henüz, en azından Tanrı'nın Meleği bu yönde düşünüyordu. İnsanlıktan uzaklaşarak kutsanmış, kutsallaşmıştı Tanrı'nın yolunda. Yeni yetiler bahşedilmişti kendisine kusursuz lideri tarafından. İkinci yargılamasında da başarılı olmuş, karanlığın güçlü üyelerinden birini aydınlığa sürüklemişti. Uzun lafın kısası, Castiel'in kudreti önceki karşılaşmalarındaki haline oranla devasaydı..

"Ne istiyorsun?"


Kadın yaklaşırken kıpırdamamış, gizemli bakışları herhangi bir noktada sabitlenmişti. Ses tonu eskiye oranla daha ürkütücü ve tehditkar olmasına rağmen sakindi. Burada bulunma nedeni, O'nun önceden kestiremediği nadir konulardan biriydi, ve elbette Castiel sürprizlere hazırdı..

Önceki karşılaşmalarında Fransa'nın ünlü Notre Damme Kilisesi'ni darmadağın eden ikili, şimdi normal bir muggle sokağındaydı. Çıkan onca karmaşanın sebebi Castiel'in Emmanuelle'i safdışı bırakma çabasıydı. Tanrı'yla iletişim kuramadığı bir dönemdi, ne yapması gerektiği konusunda herhangi bir emir verilmemişti. Daha sonra Emm'in özgür olması gerektiği Castiel'e fark ettirilmişti. En azından şimdilik, Şeytan'ın Meleği serbestti. Tanrı'nın Meleği'nin onu burada, Rio'da hala hayatta tutmasının sebebi buydu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeÇarş. 20 Ocak 2010, 14:30

Ne sanıyordu bu böyle kendini?
Gerçekten yapması gerekenleri Tanrı denen adalet fakiri varlığın, herkes tarafından olduğu düşünülen şu Yokolmamak-İçin-İtaat-Felsefesi' nden aldığını mı sanıyordu? kadının hiç çekinmeden üstüne çıkıp dans edebileceği Isa' nın mintayürünün tam ortaya yerleştirildiği, çürük tahtalardan bir kaç sırayla donatılmış ve saçma sapan bir tülün ardında O varlıktan af dilediğin yerde aldığını mı sanıyordu emirlerini? Ahh, ciddi ciddi fazla hayalperestti.
Ve bunun doğruluğuna her ne kadar inanmıyorsa da Emm' in benliği, Castiel gibi pek de büyük özellikler taşımayan birini böylesine mühim* gözüken ve aslında hiçbir fonksiyonu olmayan bir göreve atayışı da; O' nun ne kadar adaletten yoksun olduğunun bir göstergesi değil miydi? Yeryüzüne getirdiği varsayılan her canlı, karşısında şu anda kadının tırnaklarını boynuna geçirip kanını akıtabileceğinden bir haber olan kibir abidesi kadar haketmiyor muydu şu meşhur Tanrı' nın Kanatsız Zımbırtısı modelini?
Farketmezdi...
Bu ya da başka biri... Kesinlikle ve kesinlikle önemsizdi. Kadın, adamla aralarındaki mesafeyi yaklaşık bir metreye indirene dek ilerledi. Çenesi dikti ve gözleri adama tüm aşağılayıcılığıyla bakıyordu. Elleri ise belindeydi. Kesinlikle bu başının asla eğilmeyeceğini söylercesine, yanlış yolda olmasa belki çekici dahi gelebilecek adama bakıyordu. Planı kesindi, belliydi. Hissettirmeden. İçten içe. Zihnini kemiren duygu; adamın ruhuna işleyecek kadar derinleşebilecekti. Adamın asasının tetikte olduğunu biliyordu ama göğsünde elbisesine sıkıştırdığı asasına uzanmadı. Yavaş adımları tüm huzursuzluğu ile adama doğru ilerliyordu ta ki, aralarındaki mesafe santimler kalana dek.
Adamın keskin bakışlarını umursamadan, az önceki tüm nefret ve kin dolu bakışlarının yerine şu kusursuz Saf-Melek maskelerinden birini giydi. En güzelini. En şatafatlı olanını. Farketmezdi, edemezdi. Kadının bedeni oyulmuştu bir kez topraktan. Şekil alırdı, yeteneklerinin hepsinden kopardığı bir parçayla büzülen kırmızı dudaklar ve ağlamamak için gözyaşının parlattığı bir çift soluk göz halini alabilirdi. Eli belinden indi ve yüzündeki kusursuz masum ifadeyle adamın çenesine uzandı. O' nu gözlerine bakmaya zorladı. Ahh, derinliklerinde parlayan kini farkedemezdi. Mümkün bile değildi. Belki yenilirdi kadın bir gün, belki susardı. Ama ne olursa olsun, onu pes ettiremeyecek tek nokta binbir çeşit maskeleriydi. Binbir çeşit...
Dudaklarını kemirdi yavaşça, sanki dokunursanız ağlayacakmışçasına. Göz pınarlarında biriken yaşları görebilmesi için daha da kesin baktı adamın gözlerine. Soğuktan buz gibiydi adamın teni, o da farketmezdi. Emmanuelle' in üşümediği gibi, çenesine değen eli yüzünü üşütmezdi. Yavaşça araladı dudaklarını tüm saflığıyla.

`Cebinde babandan yadigâr biraz merhamet var mı Castiel?` dedi huzursuzca. Adamın yarı şaşmış gözüken fakat bunu belli etmemeye çalışan bakışları vardı, devam etti. `Cehennemden kaçmış bir meleğe, merhamet var mı?`

Evet.
Af diliyordu. Doğru. Sizce ne oldu? Bıktı mı? Artık aydınlık denen saçmalık ötesi ve adalet fakiri o olgunun kölesi mi olacaktı?
Ahh, hayır.
Yalnızca daha derinden kanatacaktı.
Daha da derin vuracaktı O' nu sırtından.
Şimdi kadının en büyük yandaşı, şekilden şekle giren maskesiydi. Değişmekten usanmayacak maskesi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeÇarş. 20 Ocak 2010, 16:16

Merhamet mi?
Şeytan'ın en sadık hizmetkarı, ateş ve toprağın birleşmesi sonucu ortaya çıkan destansı ve karanlık yaratık, Tanrı'nın elçisinden merhamet mi diliyordu? Ağır ağır yaklaşıp, şeytani görünümünü bir kenara koyup maskesini takması ve Castiel'i ikinci bir defa tuzağa düşürmek istemesi... Cidden bu kadar ucuz muydu numaraları?


"Tanrı affedicidir, ona dönüp, af dileyenleri geri çevirmez."

Elbette durum böyleydi, Tanrı her zaman affediciydi. Peki Emmanuelle? O bile affedilmeyi hak eder miydi? Castiel'e göre elbette etmezdi, çünkü asla evrenin efendisine af dilemezdi, O'nun varlığıyla dalga geçer ve O'nun yaratmış olduğu bir kula 'kulluk' ederdi. Karanlığın cazibesi çekici kılıyordu şeytanı, ve bu cezbedilmeye kapılmış ucuz ve umutsuz bir ruhtu kadın...

Sarkıttığı kollarına bağlı ellerini kımıldatmadan, parmaklarının basit bir hareketiyle çenesindeki eli uzaklaştırdı kendinden, eski yerine yolladı. Onu şu an öldürmemesinin tek sebebi Tanrı'nın ona aksini yapmasını söylemesiydi. Aklı John'a gitti bir süre, diğer meleğe. İnsani duygulardan uzaklaşarak kutsallaşan Castiel'in nadiren hissettiği yalnızlığa iyi gelecekti elbette, onu anlayan ve onunla birlikte Tanrı'ya hizmet eden bir arkadaş olacaktı. Bu düşünceyle Tanrı'ya olan sevgisi katlandı ve karşısındaki yaratığın güzelliğine, az da olsa verdiği değer yokoldu. Aralarına buz gibi bir duvar ördü bir anda, yaklaşmaya kalkarsa soğukla karşı karşıya kalacaktı. Şeytan soğuğu sevmezdi...


"Çıkar maskeni Şeytan'ın İblisi. Gerçek yüzünü göster."


Affedilmek istiyorsa yargılanacaktı, yargılanmak zorundaydı. İçindeki gerçeklik ortaya çıkacak, karanlık ve aydınlığın savaşı canını yakacaktı. Galip taraf, hak eden taraf, ağır basan taraf olacaktı. Bununla yüzleşemezdi Emmanuelle, içindeki iyiliğin potansiyelinden korkardı, iyi bir yaşamdan korkardı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeÇarş. 20 Ocak 2010, 17:08

Saçma düşüncelerin sınırlarını zorlayış...
Adamın yaptığı yalnızca buydu. Emmanuelle' den korkmuyordu, kadın bunu biliyordu. Adam bilmiyordu fakat, kadının ondan zerre korkmadığını. Gözlerini açmalıydı artık. İkisi de birbirini burada öldürebilirdi. Acıyla kıvranıp pes ettirene dek sürdürebilirlerdi bu kavgayı. Uyanmalıydı. Çenesinden kadının elini basit bir hareketle indirirken yüzüne yansıyan şu bahsettiğimiz Melek Aydınlığı ya da Saçma Kudreti Harmanlaması bir şey değildi. Bildiğimiz kibirdi... Emmanuelle' in siyahın içindeki haliydi bir nevi. Yeryüzünde cezasız kalmayacak altı günahtan ve en büyük hatalardan birine sahipti bu melek. Emmanuelle' in doğuşundan varolan kibri, Castiel' da kat kat vardı. Adam; itiraf edemese de kendine, her gece başında gününün hesabını tutan küçük meleğini utandıracak kadar günahkârdı.
Aniden aralarına çekilen buzdan bir perde, kadının vazgeçmesine ya da maskesini indirmesine neden olacak türden değildi. Doğru. Ciğerlerine dolan havanın boşu boşuna süzüldüğünü ve birden çektiği soğuk soluğun sıcacık bedenini acıttığını hissetti. Az önce indirdiği çenesini tekrar dikleştirdi ve dudakları tiskinircesine büzülürken, gözleri nefretle alev aldı. Ne sandınız? Castiel zerreciklerin donattığı zekası sayesinde mi anlamıştı kadını? Daracık sokağı kaplayan soğuk ve sıcağın savaşıydı bu. Şu kadının göremediği kudretini göstermenin vakti miydi? Ahh, hayır. Castiel fazla kibirliydi. Kibri haketmeyecek kadar da zayıf. Kadın yavaşça kaldırdı işaret parmağını, sanki görünmeyen bir perdeyi indirirmişçesine aşağıya doğru çekti. Soğuk rüzgara karıştı.
Emmanuelle durumun komikliğine katlanamazmış gibi tüm sokakta yankılanan ürkütücü bir kahkahaya bıraktı adamın kulaklarını. Güçlü duruşu yakında bozulacaktı. Çünkü anlayacaktı, işlemezdi O' nun gücü. Emmanuelle' in ölümü O' nun elinden olamazdı. O' nunki de kadının... Ne gibi göründü uzaktan? Evet, Emmanuelle ve Castiel... Bir beden ve bir ayna. Tek fark, ayna ters. Hepsi bu. Ters bir aynanın içine sıkışmış iki aynı kişi. Onlar buydu. Nefretleri, kibirleri, solukları, itaatkârlıkları, sadakatleri, gururları... Aynıydı.
Kahkahasını tamamlayan kadın, adama dikti gözlerini. Yavaşça araladı kırmızı dudaklarını.

`Gerçek yüz mü?` dedi usulca. Yüzündeki ifade, asla duymadığı bir dilde, bu sözcüğün anlamını sorar gibiydi. Aynı şekilde dağılması da bir oldu.
`Bir dakika kapa çeneni de kendine bakmayı dene.` dedi kin dolu bir sesle. Hemen devam ettirdi. `Merhameti ve iyi niyeti savunduğunu sanan ama aynı zamanda bunun kudret olduğunu sandığı bir kibrin altına saklanmış bir varlıksın sen yalnızca.` dedi gülerek. `Aynaya bak. Kibrinden hiçbir şey göremiyor musun yoksa? Günahkârsın.`
Sokağın sessizliğinde fısıldayışı sanki bir efsun gibi dağılıyordu. Profesyonelleştiği bir konuydu bu. Etkilemek... Kolay olaydı. Castiel' ı bu efsuna katmanın zor olduğunu biliyordu aslında. Ama önemsizdi, derdi bu değildi. Beline koyduğu elini tekrar kaldırdı ve işaret parmağıyla adamın üzerine doğru uzaktan bir şeyler çizmeye başladı. Daha çok yılan gibi. Ya da yakıcı bir kaç harf gibi. Emmanuelle çizdikçe, soğuk kırıldı. Adamın yüzüne cehennemden sıcak bir hava üflendi. Kadın gülerek konuştu.

`Biz zevkle işlediğimiz günahları hesaba tâbi tutarız. Sen kendi defterini dür Castiel...`
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeCuma 22 Ocak 2010, 01:04

Cadının soğuktan oluşmuş duvarını rahatlıkla aşabilecek potansiyele sahip olduğunun bilincindeydi Castiel. Tam da beklediği gibi hoşlanmamıştı Cennet'in Nefesi'nden, parmağının basit bir hamlesiyle yok etmişti. Sonrasında attığı gürültülü kahkaha ile sokak yankılandı, az önceki masum görüntüden eser yoktu, maskesi düşmüştü anlaşılan...

Cadının bi nevi tısladığı sözcükler, kendi gibi ümitsizlik kokuyordu. İleri gitmişti. Castiel'in kibirli olduğunu iddia etmek gibi bir hata yapmıştı. Elbette Şeytan'ın Meleği'nden de bu beklenirdi, Dışarıdan olduğu gibi görürdü çoğu şeyi, doğrusunun ne olduğunu bildiği halde kötülemek için yapardı bunu. Tanrı'nın ona bahşetttiği sorumluluk ve görevlerin verdiği yükün üzerine yaptığı baskı, karşısındaki küçük züppe kızın hayal bile edemeyeceği rakamlara ulaşırken mütevazi bir Castiel beklenemezdi. Ama kibir mi, kesinlikle uzaktı bu kavramdan. Kendisini tamamen Tanrı'ya adamaya çalışan bir meleğin kibirli olması söz konusu değildi. O'na göre tek gerçek 'yaratıcı'ydı...

Cadı sözlerini bitirmişti, artık karşı hamlenin vakti gelmişti. Castiel onun ne yapacağından adı gibi emindi, elindeki tek kozu kullanacaktı, tapındığı varlığa bahşedilen tek, basit silahı. Beklediği gibi alevler yüzünü yaladı rüzgarın eşliğinde, kımıldamadan bekledi...


"Çatallı dilini dişlerinin ardında tut Emmanuelle. Kudret'i kibirle karıştıracağını tahmin etmezdim. Seni ve ırkını aşağılayıp Tanrı'nın huzurundan atılan bir yaratığın kulu olmak zekanı köreltti demek.."


Günahların içinde yüzmek ve bundan gurur duymak.. Cadı'da düpedüz cehalet görüyordu Castiel, büyüleyici çekiciliğini gölgeliyordu bu durum. Ondan uzak durmayı acı bir tecrübe sonucu öğrenmişti. Bununla gurur duymasa da direncini arttırdığı için bi nevi minnettardı cadıya. Tanrı böyle olmasını istemişti çünkü. Sözcükleri söylerken derinliğinden birşey kaybetmemişti ses tonu, önceki karşılaşmalarından farklı olarak güç seziliyordu artık..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeC.tesi 23 Ocak 2010, 16:57

Ne yapıyordu bu? Karşısına geçmiş özgürlüğü karşılığında olsa dahi sadakatle
ve zevkle itaat ettiği varlığın onun zekasını köreltmiş olduğundan bahseden
adam; aslında ayakta uyuyan ve açık gözlerinin bile fark edemediği gerçeklerinin karşısındaki kadının iki dudağının arasında gizli saklı yattığını anlayamayacak kadar acizdi. Castiel, ancak bu kadar belli edebilirdi Emmanuelle hakkında pek de bir şey bilmediğini. Kudretinden ve tecrübelerinden atıp tutan adam; aslında galibiyet için en etkin rolü bilmemekteydi demek ki. Tanımak… Notre Damme’ ın yıkılan kubbesinin ve devrilen İsa figürlerinin altına saklanmış, yedi kat gökten defedilmiş bir yaratığa kulluk ettiğini düşündüğü bir kadındı Emmanuelle O’ nun gözünde. İşler hiç de öyle değildi…

Genç kadının hikâyesini dinleyenler bilirdi. Kara kaplı bir defter tersten sayfa sayfa tutulurdu kara kaplı bir mürekkeple. Dünya’ nın her yerine yayılabilir, her yerinde her çift gözce okunabilirdi hikâyesi. Kiminin dudakları dile getirirdi, kiminin sağır kulakları duyardı Emmanuelle’ in melodisini. Aciz ve basit bir kuldan doğma küçük bir kızın bedeni ölümün saramayacağı şekilde lanetlenirdi. Yeryüzüne karanlığını salmış Şeytan; gözleri alev alev yakan, dudakları ise en korkusuzunu bile baştan çıkaran topraktan oyma bir bebek yaratırdı. Karanlığıyla ve dumanıyla, aleviyle ve pusuyla can verirdi yozlaşmışlıktan doğmuş bebeğe. Annesinin ellerinde tuttuğu bıçağın bedeninde açtığı binlerce yarayla ölüme bırakılmış iki aylık bir bebeğe can verirdi zalim sanılan yabalı yaratık. Günahkârın tekinin cinnetine mecbur,
yeryüzünden yaşamaya başlamadan silinmiş bir ruha hayat vermiştir O aslında. Masumiyetin bebeğinin ölümüne içi yanmadan izin veren yukarıdaki yalan babanın aksine… Cezalandırılmış şeytan bir yavru yaratmıştı kendine. Ömür boyu O’ na hak ettiğini verene dek, mahrum kalmıştı masum yavru yaratığa. Kendini göklerin hâkimi sanan merhametsizin yerine, zalimlikten ancak bu kadar uzak olabilecek yaratığa zevkle kulluk etmeye yemin etti o gün güzel çocuk nefesiyle. Yüzüne üflenen geceydi hikâyesi. Hayata başladığı andan beri tek hatasıydı onun masumiyeti.
Emmanuelle’ in hikâyesi işte böyleydi…

Karşısındaki adamın gelişinden beri bozulmamış ciddi ifadesine karşın, Emmanuelle aklından geçenlerle sokağı sesinin yankısına bırakan ikinci bir kahkaha koyuverdi. Sivri topuğunun üzerinde arkasını döndü adama yavaşça, güvenirdi. Çünkü o arkadan vuramayacak kadar korkunun belirtisi bir gurur sahibiydi. Gülüşü aniden fazla sorunlu bir sessizliğe bıraktı yerini, adamınkine taş çıkartan bir ciddiyet kapladı suratını. Sivri tırnaklarını göğsünün dekoltesine soktu ve Bela Çiçeği’ ni çıkardı sessizce. Castiel’ in ona
boş bakışlarla baktığını biliyordu. Başını sessizce yerden kaldırdı ve sakin
bir ses tonuyla konuştu.

`İşte senin zayıflığın bu Castiel…` dedi huzurlu bir sesle. Aniden nefret bürüdü gözlerini. Saliseyi geçmeyen bir sürede yüzünü döndü adama ve asası koluyla bütünleşip gürültüyle uzanırken büyüyü haykırdı.
`Everte Statum!`

Adamın krem rengi pardösüsü rüzgâra karışarak havada taklalar
atıp sokağın girişine dek uzaklaştı Emmanuelle’ den. Kadın tiz ve fazla
kusursuz bir kahkahanın eşliğinde haykırdı. `Aptalsın.’ Emmanuelle’ in cadı kahkahaları sokakta yankılanırken, Castiel toparlanmakla meşguldü. Karşı bir hamle yapamazdı. Yapmayacaktı. Çünkü kadının anlatmaya başladıkları, küçümsenemeyecek kadar tepkisiz bırakıcıydı.`Neden yaptığın hiçbir büyü beni yıkamıyor sanıyorsun?` Konuşmaya başladığı anda, topuk sesleri yankılanarak adama doğru ilerliyordu. `Pekiii neden yeryüzünde yok edemeyeceğin tek kişi benmişim gibi geliyor?`Aniden yükseltti ses tonunu ve bağırdı. `Çünkü kuram bu! Benim lanetlerle var olmaya mahkûm bedenim, senin kudret sandığın aciz olguyla mühürlü! Yeryüzüne getirilişimiz bile bir oyundan ibaret.` Ses tonunu tekrar fısıltıya dönüştürdü adamın üzerine doğru eğilirken. `Aynı aynayız biz. Yalnızca zıt yönler. Ne sen bana dokunabilirsin, ne de ben sana.` dedi ve çenesini yukarı kaldırdı yavaşça. Adam artık anlamalıydı, Castiel yok olmadan Emmanuelle özgür kalamazdı. Kibir düşkünü fakat zekâ fakiri bir melek kurban
verilebilirdi ancak O’ na. Yücelik; ancak onunla kutsanırdı. Emmanuelle’ in varlığına saygı gösterdiği bir gözleri kapalı bir mahlukla.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimePaz 24 Ocak 2010, 23:13

Buna nasıl cürret ederdi? Şeytan'ın bir iblisi olmak onu bu kadar mı cahilleştirmişti? Onun Gryffindor kanı taşımadığından neredeyse emin olarak şaşırıyordu bu cahil cesaretine. Castiel ile Emmanuelle'i aynı kefeye koyması için bir insanın aklını kaybetmiş olması gerekirdi, birbirine tamamen zıt bu iki varlığı bu kadar basite indirgeyerek 'aynanın iki yüzü' şeklinde değerlendirilemezdi. Emm bambaşka bir varlıktı. Kendisini yaratan varlığa ihanet ederek kendisine yeni bir 'tanrı' edinmişti. Ruhu özgür değildi, gözü karanlıkla bağlanmıştı. Benzerlikler olabilirdi, fakat hiçbir şekilde Castiel'le aynı aynayı paylaşamazdı...

Ondan bu kadar ucuz bir numara beklememesinin verdiği boşlukla geriye doğru savrulmuştu Tanrı'nın Melek'i. Kendisini yerde bulmuştu, aklından sadece bir an, bir an için Tanrı'nın ona verdiği emre uymamak geçti. Bir an için onu öldürmek, aşık oldu ateşin ne kadar sıcak olabileceğinin farkında bile olmayan cadıyı cehennemin dibine yollamak istedi. Ama hayır, onun için yeryüzü, masmavi gökyüzü, Dünya en büyük azaptı...

Sırtüstü düştüğü yerden yavaş yavaş havalandı, ayakları yere değene kadarki geçen sürede Cennet'in Kılıcı kınından çıkmıştı. Ağır adımlarla ona yürürken, cadının yüzünde gördüğü küstahlık ifadesiydi. Sol elini kaldırdı Castiel, kristal bir kadehi özenle tutuyor gibiydi parmakları. Sonrasında kadehi kırmak istermiş gibi sıktı, Emmanuelle'in küstahlık ifadesi yerini şaşkınlığa bırakıyordu. Nefes alamayan kadın havalanmaya da başlamıştı, şaşkınlığın içinde bir miktar korku da vardı. Üzerinde farklı renklerle yazılmış çeşitli boyalar olan bir muggle apartmanının duvarına dayandığında, Castiel'in basitçe kaldırdığı bir kuklaya benziyordu. Havada olan sol elinin zıttı olan eldeki asa yavaş yavaş kalkmış, bu güne kadar göndereceği en güçlü büyülerden birine hazırlanıyordu...


"Belki de aynıyız, belki de Tanrı'nın da bana verdiği emir doğrultusunda, yok edemeyeceğim tek varlık sensin. Ama bu koşullar, bunu denemeyeceğim anlamına gelmiyor... CRUCİO!!"


Kadını havada tutan sol eli bir anda aşağıya inmiş ve asa tutan sağ eli büyüyü büyük bir hızla kadına göndermişti. Derin ve gizemli ses tonu her zamanki gibi korunmuştu, yüzü ifadelerinin maskesiydi adeta. Fakat büyülü sözcükleri söylerken nefrete bürünmüştü yüzü, kudretinden sarsılmıştı sesi. Havadaki kadın aşağı düşüyordu, fakat sonrasında onu göğsünden vuran büyünün gücüyle saplanmıştı adeta duvara. Acıların en büyüğünü çekiyordu, dakikalar boyunca da kıvranmaya devam etti. Bela Çiçeği'ni tutan eli kontrolsüz bir şekilde sarsılmış ve asayı fırlatmıştı. Cennet'in Kılıcı, Şeytan'ın Meleği'ne işkence etmeyi bitirdiğinde, daha önce bir kere aynı safta bulunduğu Bela Çiçeği'ni efendisinin eline çekti. Her ne kadar bu durumdan hoşnut olmasa da, rakibin savunmasız hali onu memnun etmişti...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimeSalı 02 Şub. 2010, 19:43

Emmanuelle ne yaparsa yapsın adamın zeki görüntüsünün ya da cesur duruşunun altında yatan gerçek dar görüşlülüğü ve dünyaya at gözlükleriyle bakan çerçevesi kadının söylediklerini anlamasına engel oluyordu. Basit bir algılama problemiydi. -Evet, yeryüzünde bol bol gözüken moronların yaşadığı bir sendromdan söz ediyor olmasa bile, kadının gözünde ikna olmayan cümleleri onu bu konumaya koymaya itiyordu. Sanki birşeyleri kanıtlamak istermişçesine asasını kaldırdı ve duruşunu bozmadan kadının bedenini sokağı kıstıran eski ve bir binanın neredeyse çökmek üzere olan duvarına çarptı. Ahh, gerçekten de oyun istiyordu. Ya da kadının duruşundan, bakışından ya da nefesinden bile belli ettiği gücünü ancak bu şekilde gösterebildiğinden yapıyordu bunları. Emmanuelle' in canı acır mı sanıyordu? -Elbette hayır. Doğru, belki o kutsanmış değildi ya da yeryüzüne gelmiş eşsiz bir yaratık değildi. Ama içindeki nefret ve öfke vücudunu saran taştan bir kale gibiydi. Ona yardım edenler vardı, bastığı yerin oynatıp koca bir yarığın içine alıp Matthew' u çiğneyecek ve bedeni paramparça olup her zerresi lime lime kanayana dek bıkmayıp onu ölüme terkedecekler vardı. Tanrı' nın meleği olduğunu söyleyip, onun uğruna cinayetler işleyen biri karşısına geçmiş gücünün tek göstergesi olan asasından çıkan, Emmanuelle' in iki dudağının yıllardır aşina olduğu lanetleri savuruyordu. Ahh, kadın için bu konuda Matthew kesinlikle çocuktu. Her ne kadar karanlık sanatlar konusunda usta olduğunu iddaa etse de; Emmanuelle çok daha yücelerinin elinden geçmişti. Bu iddaasına ve onlarca cinayet işlemiş olmasına rağmen; ortada olan bariz net bir gerçekti Castiel' ın profesör bozması bir seherbaz olduğu. Tanrı' nın yolunda herşeyi yapabileceğini savunan bir melek bile; bu konuda Emmanuelle kadar yozlaşmış ve akla gelen hemen hemen herşeyi başkalarının üzerinde denemiş ve kendi üzerinde denenmiş olamazdı. Castiel' ın asasından savrulan işkencenin ilk kıvılcımı lanet, adam büyüyü devam ettirdikçe kadını vurmaya devam etmişti. Ama gereksizdi, işe yaramazdı. Emmanuelle' in gözlerinden çaresizliğin göstergesiydi bu. Elinden çözülen Bela Çiçeği adamın elinde onuru kırılmış bir biçimde durduğunda kadın çoktan gözlerini açmıştı. Dizlerinin üzerinde yana yatmış ve ellerinden destek alırken yüzünü saçlarıyla kapatmıştı. Adamın bile şaşırdığına babasının adına yemin edebileceği bir şekilde bir ses yükseldi gırtlağından ve tüm sokakta yakılanan bir kahkahaya dönüştü. Bu onun Castiel' ı umursamadığının bir göstergesiydi çünkü. Adamla oyunu başlatmak için savurduğu basit bir büyüye karşılığı lanetle verecek kadar acizdi bu adam. -Evet, basit bir sınavdı. Matthew' un anlayamayacağı kadar da kafa kurcalayıcı. Kendini üstün göstermeye çalışırken, aslında onu kızdırmaya yetecek hafif bir dokunuşun bile öfkeye dönüşüşünü ve bunu kontrol dahi edemeyecek kadar basit bir erkek olduğunu göstermişti Emm' e. İşte bu; onu tahrik etmek için ve olası düşürülmesi gereken tuzak için basit bir alevin yeterli olacağı anlamına geliyordu. Aklından çıkarmaması gereken bir hamleydi Emm için. Kahkahası muggle korku filmlerindeki cadıların kahkahalarını aratırken, bir o kadar da ürkütücü sayılabilecek bir hızla kesildi. Sesinin kesilmesinin hemen ardından, yüzünü bloke eden ve yere değmek üzere olan upuzun saçlarını büyük bir hışımla arkaya fırlattı. Az önceki kahkahalara nazaran kusursuz bir öfkeyle kıstığı gözlerle bakıyordu adama şimdi. Adı gibi emindi kadın içini bürüyen nefretten; Matthew asla onu böyle görmemişti. Hatta belki de hayatı boyunca görebileceği en kin dolu gözlerden biriydi baktıkları. Adam artık sınırlarını zorluyordu kadın için. Daha büyümememiş olabilirdi ama oyun; ancak Iris istediğinde oynanabilirdi. Dar ve kısa eteği ona itaatsizlik etmeden sabit kaldı ve topuklarının üzerine sıçradı kolayca. Yüzündeki nefret zerre dağılmamıştı. Saçları sağ tarafına atılmış ve ağır katlardan sağ gözünü hemen hemen kapatmış olmasına rağmen, koyu göz makyajını ve kızıl farını gölgede bırakan bir ateşle parladığından emindi gözlerinin. Adamın karşısına doğru ilerlerken, hayatında en önemli varlıklarından biri asasının onun tiskindirici derecede iyiliğe sebebiyet vermiş ellerinden kurtulması gerektiğini ilk hedefi yaptı. Şimdi adama basit bir oyun oynama zamanıydı. Madem bu kadar istiyordu, Emmanuelle' de geleni geri çevirmek yoktu.
`Çok canım yandı pisicik.` dedi beş yaşındaki kıkırdak kızlara taş çıkaran yapmacık bir ses tonuyla. Sonra yüzünü anında eski nefretinin esintisine bıraktı ve gözleri tekrar kısılırken, dudakları tıslamak için en uygun şeklini almııştı. Şov başlıyordu.
Sol elini kaldırdı kasılmış ve damarları anormal derecede ortaya çıkmış bir biçimde. Masenferin işaretine nanosaniyelik değdi gözleri ve hayatında asla önemsemediği ve arzulamadığı bir biçimde asasına emir verdi. Karanlıktan ve nefretenden aldığı güçle olsa gerek, kolu kopacakmışçasına kasılırken asası bu ilk kez verilmiş arzu dolu emire uydu. Castiel' ın müdahale edebileceğini biliyordu istese. Ama Emmanuelle' in en zor durumlarda bile vermediği bir emiri vermesi ve asanın aniden kırılan bir kılıç gibi adamın elinden sökülüp kadına uçması onun hızını aşan bir durum sayılmıştı. İlk kez denemişti bunu fakat asasıyla arasında olan nadir bağdan olsa gerek, nefretinin harmanladığı emire uymuştu asa. Çıplak gözlerin zorla seçebileceği bir hızla gelen asayı sağ eli sardı kadının. Asayı aldığı gibi, derin göğüs dekoltesinden içeri koydu. Adamdan gözlerini bir kez bile ayırmadan, numarasına hazırlandı. Tane tane konuştu ve tüm gücünü topladı sanki çok önemsediği birşeyi yapıyormuş gibi. Ama basitti, göz yanılgısıydı. Taze nefret ve güzel bir numara.
`Bana, acı verebilecek, hiç, bir şey, yapamazsın. Dean.` Ona ilk kez Dean diye hitap etmişti. Bir insan olduğunu hatırlatmak istercesine. Bir de ona kötü derlerdi. Karşısındakini dinlemekten ve anlamaktan aciz biri ondan daha günahkâr sayılmalıydı. Tanrı dediği şeyin adaleti işte buradaydı. Uğruna canlar alınıyordu ama buna rağmen; o şeyleri gerçekleştirenlere Meleğim' diyordu. Saçmalık! Aralarında dönebilecek her türlü zımbırtıdan habersizmiş gibi, gözleri yumdu kadın bir saniyeliğine. Açtığında, aylardır beklediği hedefine rastlamış dili zehir saçan bir kobra gibi adama doğru hızlıca hamle yapıp tısladı. Yalnızca başını ona doğru oynatmıştı belki de; ama bu bile tıslamasını adamın omurgasından ölümüne belli etmeyeceği bir soğukluk olarak yükseltmesine yetmişti. İşte o an; eski numaralardan birini kullanıp güzel yüzünü bir veelanın kızgın halinin de ötesinde bir hale sokmuştu. Şeytanın günaha tecavüzünden doğan çocuklardan ve kadın gibi kutsanmış olmayanlardan birinin yüzünü göstermişti aslında ona. Kömür rengi, yanmış derisi soyulmuş gibi sulu sulu kanayan yaralarla bezenmiş, kızıl gözlülerden birini. Ahh, oraların en güzelini seçmişti. Tabi, Dean bunu bilemezdi. Adamın kabuslarına girmeye hak kazanan bir görüntü olduğu kesindi. Belki oyundu belki de göz yanılgısı. İllüzyon başarılıydı. Kadın tekrar melek yüzünü alırken, öfkesini ve sinirini de onunla bırakmıştı sanki. Herşey tuz buz olmuşçasına adamın kadim düşmanı olduğunu gözetmeksizin ona ardını döndü ve sokağı kapatan tellerin sonuna yerleştirilmiş kutulardan birinin üzerine çöktü. Yorulmamıştı, pes de etmemişti. Yapmazdı. Ama yorulmuştu, biliyordu. Yorulmuştu...
Başını önüne eğip, gerçekten aydınlığın meleklerinden biri sanmanız için eksiğini yalnızca bembeyaz kanatlar haline getiren bir sesle konuştu. `O benim kardeşimdi.` dedi usulca. `Ben onların arasından gelen bir mahkumum... Günahlardan memnuniyetimin altına saklanmış olabilirim ama onlarla bir olmaya mahkumum.` dedi derin ve kesik kesik nefesler alarak. Dean' e bakmıyordu bile. Kendi kendine konuşuyordu sanki. Derin bir sessizliğin ardından ifadesini istikrarla bozmamış adama baktı. `Hatırlıyor musun Dean? Notre Damme' da sormuştun öfkemin sebebini... İşte bu... Bu kadar derinken yaram, sen nasıl acı verebileceksin bana?` dedi aynı masum ses tonuyla. Adama bakarken asla yaşamadığı birşeyi yaşıyor olmaktan korktu. Gözleri asla dökülemeyecek yaşların getirdiği sıvıyla ışıldıyordu. Asla dökülmeyecekti. Kimse göremeyecekti. Gerçekti aslında, kimsenin bilmediği destanını anlatıyordu Dean' e. Sebebini bilmiyordu, yalnızca kelimeler dökülüyordu dudaklarından. Karşısında kimin olduğu umurunda değildi aslında. Her kim olsa yapacağı buydu. Peşine düşüşünün sebebini yalnızca kötülüğü ve aymazlığı olarak bilen adam; gözlerini açmalıydı. Hançerin yarası derindi. Çok derin...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthew Dean Wood
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörü
Matthew Dean Wood


Mesaj Sayısı : 905
Yaş : 31
Rp Düzeyi : Çığır açan, akla zarar!
Tarafı : Kutsal Güç - Tanrı'nın Aydınlığı
Kan Durumu : Safkan
Asa : Cennet'in Kılıcı
Rp Yaşı : 26
Patronus : Mantikor
Rp Sevgilisi : Kutsal bedenime düşen ilk yağmur damlası;
Eléa...

Özel Yetenek : Çatalağız
Kayıt Tarihi : 17/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Relax10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimePerş. 04 Şub. 2010, 19:19

Cadının yavaş yavaş doğrulması, bedenini bırakın, ruhuna kadar işkence eden lanetin etkisiyle ince ince titremesi Castiel'ın öfkesini dindirmişti. Ama kendini inanılmaz bir hızla toplamıştı, nitekim ayağa kalktığında lanetin öncesinde olduğu gibi dimdikti vücudu, küstahçaydı bakışları. Küçük adımlarla Castiel'a yaklaşıyor, en sinsi yılanlarla bezenmiş beyninden akan kusursuz düşüncelerini belli edercesine sinsi bakışlarıyla delik deşik ediyordu adamın önündeki kalkanı. Canının yanmadığına inandırmasına gerek yoktu, ölüm dışında, nefret ettiği Tanrı'nın gazabı dışında ona acı verecek somut bir şey yoktu. Sol elini kaldırıp büyük bir çekim gücüyle asayı geri alması şaşırtıcı değildi. Her ne kadar lanetlenmiş olsa da O da bir melekti...

Adamın ismini söylemesi üzerine Matt, Wood ve Castiel dışında unutulmuş bir sıfatının daha olduğunu hatırladı, Dean. Hogwarts'a profesör olmadan önce bu ismi sadece iki kişi biliyordu, Seçmen Şapka'dan ismini okuyan profesör ve Aaron... Lynn bile bilmiyordu, bilmesine gerek de yoktu zaten. Yeterince sıfatı olduğunu düşünmüştü, Emmanuelle'in bu adı söylemesiyse bir şey ifade etmemişti. Düşüncelerinin derinliklerinde birbiriyle mücadele eden iki isim vardı, Matt ve Cass. Dean aradaki nötrdü, sadece dinlerdi. Değer verdiği, duygusal açıdan yakın hissetiği insanların yanında çıkardı ortaya Matt, Castiel ise Tanrı'nın doğrularının yolundan giderdi. Ve karşısındaki acınası varlığın yanında ortaya çıkan Castiel'ı oturup izliyordu Matt. Acınasıydı, çünkü gerçek yüzünü gösterdiğinde Tanrı'nın azabına uğramış bir ruh gördü Cass. Tüm günahkarların sonu böyle olacaktı, bu günahkarların onlarcasıyla her gün karşılaşıyordu. Sadece Tanrı'dan korkan bedeni küçük bir parça adrenalin bile salgılamadı...

Cadı, gerçek yüzünü mükemmel bir şekilde kapatan fondotene geri döndüğünde arkasını dönmüş ve az önce dayandığı tellerin yakınındaki bir kutunun üzerine çökmüştü. Yorgun düşmüştü ruhu. İşte o an Castiel cadıdan nefret etmediğini fark etti. Hataların en büyüğünü işlemiş, Tanrı'nın huzurundan kovulan kibirli varlığın kölesi olmuştu evet. Beyninin usta bir zihinfendarcı tarafından yıkandığı da doğruydu. Ama acı çekiyordu, Tanrı'nın gazabına uğrayan ve hala dünya üzerinde bulunan ender canlılardan biriydi O. Buna rağmen cezalandırılmasına sebep olan düşünceye körü körüne inanmaya devam ediyordu. Doğru yolu gösteren birine feci derecede ihtiyacı olduğu aşikardı. Tanrı affedici olduğunu, ve yarattığı her varlığı sevdiğini O'na öğretecek birine ihtiyacı vardı. Evet, hala seviliyordu yaratıcı tarafından...

Ağır adımlarla kadının yanına kadar yürüdü, asasız elini gücün çıkış yeri olarak seçip bir kutu çekti cadının yanına. Oturdu, onunla konuşacaktı. O'na bir şans daha verecekti, Tanrı'nın aracısıydı sonuçta. Söylediği sözleri dinledi, ateşin yaraladığı ruhunun en büyük düşmanına açılmasıydı bu. Hala bir dönüş, hala bir çıkış yolu olduğundan habersiz, acıların en büyüğünü çeken bir ruhtu. Konuştu Castiel, derin ses tonunun etkileyiciliği her zamankinden fazlaydı...


"Tanrı'nın gazabına uğramış, hata yapmış olman, geri dönüş yolunun olmadığını göstermez Iris. Tanrı'nın seni hala sevmediğini göstermez. O seni hala seviyor..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Emmanuelle Iris Lithium
Kaçak
Kaçak
Emmanuelle Iris Lithium


Mesaj Sayısı : 73
Yaş : 30
Nerden : The Church Of Tempted
Rp Düzeyi : Harikulade
Tarafı : Karanlık
Kan Durumu : Safkan
Asa : Bela Çiçeği
Rp Yaşı : 24
Patronus : Panter
Rp Sevgilisi : `Aşk-ı Hüzün`
Kayıt Tarihi : 05/10/09
Ruh Hali : Karanlığın Kapanında Pusuda10

Karanlığın Kapanında Empty
MesajKonu: Geri: Karanlığın Kapanında   Karanlığın Kapanında Icon_minitimePtsi 08 Şub. 2010, 22:01

Yanılıyordu...
Tanrı' nın Meleği yanılıyordu Emmanuelle' e göre. Anlamıyordu, anlamayacaktı. Az önce gösterdiği yara bere içerisindeki yüz onun lanetinin göstergesiydi. Günahlarının, hatalarının ve yanlışlarının... O kadar kabuk bağlamışlardı. Genç kadın da bilmiyordu aslında. Evine uğramayalı o kadar çok olmuştu ki, bu kadar çok birikmişliğinin olduğunu bilmiyordu. Üzerine çöktüğü kutunun ağırlığı vücudunün tüy etkisiyle ters orantıda omuzlarındaki yükse sarsılıyordu. Demek o kadar olmuştu. Demek kadının bile dönüştüğünde canını yakacak kadar birikmişti borcu. Bu kadar yakın mıydı yani? İnanması güçtü.
Soğuk ifadesiyle her zaman güçlü bir portre çizmiş Dean; karşısında Tanrı' nın onu hala sevdiğine dair sözcükler döküyordu daha önce tadına baktığı dudaklarından. Klişe geliyordu söyledikleri. Çelişiyordu belkide. Tanrı' nın yolundan sapmışları Tanrı adına öldürdüğünü söyleyen biri, karşısındaki yolda çıkmışın Tanrı' nın sevgisini hala barındırdığını da söylüyordu. Çelişiyordu fazlasıyla, evet.
Islanmış gözlerini Dean' in gözlerine kilitledi ve içindeki sessiz çığlıkların, ağlamamak için saliselik gözkırpışların eşliğinde bir dua tutturdu. Castiel bunu hatırlardı. Biliyordu. Onu huzursuz etmek için gece rüyasında ziyaret edip onun kulağına sessizce fısıldardı bunu. Castiel bilmezdi, evet. Belki Tanrı ona çağrıştırırdı bunun anlamını şimdi Emmanuelle' den duyarken, ama bu Notre Damme' dan sonra her gece kulağına fısıldayıp benliğine yerleştirdiği Kanlı-Bebeğin duasını hatırlardı.
"Aquí hay una linterna en la mano dentro de mi, sin mi madre.
Espero que mi pecho oscuro brillante mi miedo me atrapó.
Sábana Santa como yo, el cuerpo también.
Cada uno de los menos de mi Kana realmente sediento.
De alas de mariposa el veneno de la venganza de la Esfinge como el realismo.
Mi tumba, escondido dentro de un sueño sudario blanco hasta que la suciedad de color rojo oscuro."

*İşte o yanmayan mumun içindeki bir fenerim ben. Aydınlığım sandığım umudum; karanlığımdaki korkuma hapsolmuş. Kefen de benim, ceset de. Kanayan her bir zerre kadar susuzum aslında. Sfenks kelebeklerinin kanatlarındaki zehir kadar da gerçekçi intikamım. Mezarım; kefenimdeki beyazın içine saklı kızıl kir kadar karanlık.*
Büyük kutu ayaklarının yere ulaşmasını engelliyordu kadının, neredeyse santimlerce yukarıda süzülüyordu ayakları. Kollarını dimdik bir şekilde bacaklarının yanından kutunun üzerine yerleştirmişti. Başını yana eğmiş saçları ese rüzgarla savrulurken sağındaki adamı süzer gibiydi. Duası bittiğinde ıslak gözlerini dinlendirme ihtiyacıyla doldu. Bal rengi gözlerini yumdu. Sol yanağında şerit şeklinde bir çizgi... Tek bir küçük tuzlu damla yanağından süzülüp sıcak asfaltla buluştu. Canının nasıl yandığını gösterircesine tısladı tuzlu gözyaşı zeminle buluşunca. Gözlerini tekrar açtığında alt dudağını ısırırken Tanrı' nın meleği ile buluştu gözleri. Bilmiyordu. Hala kadının Tanrı yolunda bir şansı olduğunu sanıyordu. Ama bilmiyordu Tanrı' nın Meleği; daha kundakta onlarca kez annesi tarafından hançerle deşilerek öldürülmüş bir bebeğin Şeytan' ın Kızı olarak can buluşunun bedelinin ancak kendi kadar değerli bir ruhu teslim edişle ödenebileceğini. Bilmiyordu. Sessizce yutkundu Emmanuelle. Castiel' a dönüp fısıldar gibi bir tonla konuştu.
`Hatırladın değil mi bu duayı?` dedi yarım bir gülümsemeyle. Evet, hatırlamış olmalıydı. `İşte bu. Ancak bu beden kadar değerli bir canla ödenir borcum ve ruhum serbest kalır.` dedi başını eğerek. Sonra acı çekiyormuş gibi yüzünü buruşturdu. `Pür çekicilik az önce gördüğün lanetli güzelliğe dönüşür. Dönüşüyor da...`
Anlamasını umuyordu. İstiyordu, anlamalıydı onu. Kolay iş değildi. Günden güne eriyordu ruhu. Kolay değildi kadın için içini yiyip bitiren tutsaklıktan kurtulmak. Her ne kadar severek yapsa da özgürlüğü daha da kusursuzdu onun için. İşte bu yüzden Şeytan' a dahi sırt çevirirdi belki bir gün. Özgürlüğü için... Yalnız tek sorun, borcunu ödemeden sırt çevirdiğinde dönüşeceği şeydi. Kimse engelleyemezdi. Ne Castiel, ne hava, ne toprak ne su. Ne de Tanrı. Kimse...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlığın Kapanında
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Verus Magia | Role Play Sitesi :: World Tour :: Rio de Janeiro-
Buraya geçin: